3 Ağustos 2016 Çarşamba

Tunus Cumhuriyeti

  Tunus'un kuzeyinde Akdeniz, doğusunda Libya ve Akdeniz, güneyinde Büyük Sahra ve batısında da Cezayir bulunmaktadır. Hükümet merkezi Tunus şehri olup, devletin resmi dili Arapçadır. Halkının yüzde 93'ünü Maliki mezhebine mensup Müslümanlar teşkil etmektedir.

  Tunus bölgesinin tarihi ve tarihte oynadığı rol, çok eski ve önemlidir. Kısaca şu kadar belirtmek lazımdır ki, ülke pek çok defalar muhtelif milletlerin istilasına uğramıştır.

  Emevi devleti hükümdarlarından Hz. Muaviye devrinde Ukbe bin Nafi adında bir Arap kumandanı, Bizans İmparatorluğu'nun idaresinden bezen halkı, Berberilerle işbirliği yaparak kurtardı. Ve 670 yılında Vadii Zemud ile Vadi-i Mergolil ırmakları arasındaki münbit ova üzerinde Kayrıyan şehrini kurdu.

  Böylece, İslam idaresi altına giren Tunus, daha sonra sırasıyla Abbasi, Beni Aglebi, Beni Ubeydi, Fatımi ve Beni Zir oğullarının idarelerine geçti. Bu arada Tunus'u, bir aralık Eyyubiler ve Muvahhidler de ele geçirmiş iseler de, bu hakimiyetleri çok kısa sürmüştür.

  1159 yılında, Fas'taki Merakes şehri eşrafından Almahads (Mehdiler) hanedanı Tunus'un idaresini eline almıştı. 1228 yılında Hintate Berberi kabilesinin reisi Ebu Zekeriya 1. Yahya bin Hafs, Tunus'ta istiklalini ilan ederek Beni Hafs devletini kurdu. Bu hanedan devrinde Tunus, oldukça büyük refaha kavuştu. Ülkede birçok imar faaliyetleri yapıldı. Bu arada birçok cami, zaviye, su yolları ve kütüphaneler inşa edildi. Endülüs'ten getirtilen ulema, Tunus'ta ilmin gelişmesine büyük katkılarda bulundu.

  1346-1349 yılları arasında Tunus'u, Beni Merin devleti işgal etmiş ise de, 3 yıllık işgalden sonra Beni Hafs, tekrar duruma hakim oldu.

  1569-1573 yılları arasında İspanyalılar tarafından sıkıştırılan Beni Hafs devleti, Osmanlı İmparatorluğu'na başvurarak yardım istedi. Osmanlı donanması derhal Tunus'a gelerek İspanya'nın baskısını ortadan kaldırdı ve Tunus'u 5 yıl süre ile işgal altında tuttu. 1574 yılında son Beni Hafs hükümdarı Mevla-i Muhammed, Osmanlı İmparatorluğu'nun himayesini kabul ederek, Tunus'u Osmanlı devletinin bir şehri durumuna soktu.

  1575 yılında Osmanlı Veziri Sinan Paşa, donanmasıyla Tunus'a gelerek Tunus şehrinin kumandanlığını Haydar Paşa'ya, valiliğini de Ramazan Paşa'ya verdi.

  1705 yılında Tunus'taki yeniçeri ağalarından Hüseyin (Paşa) bin Ali, asker ve Tunus'un ileri gelenlerinin birleşmesiyle Tunus'a vali seçildi. Osmanlı İmparatoru 3. Ahmed de bunu, bir ferman göndererek tasdik etti.

  1830 yılında Cezayir'i ele geçiren Fransa, Tunus'u da işgal etmek için küçük bir sebep arıyordu. Bu sebep, ancak 50 yıl sonra zuhur etti. Bu zaman içinde 1856 yılında, Tunus beyi Muhammed, ülkede ıslahat yapmak için Muahede-i Esasiye adı altında birtakım prensipler neşretti. 1860 yılında Tunus beyi Muhammed Sadık, bu prensipleri anayasa haline getirdi. Bu anayasa, Arap ülkelerinde ilan edilen ilk anayasa olması bakımından tarihi bir değer taşımaktadır.

  Tunus, bir anayasaya sahip olmakla beraber, idari, mali, dahili ve sosyal işleri bir türlü arzu edildiği şekilde düzelemedi. Bunu fırsat bilen İngilizler ve İtalyanlar, 1869 yılında Tunus'un mali işlerini düzeltmek için ülkenin maliyesini murakabe altına aldılar. Bu üç devlet, aralarında 12 Mayıs 1881 yılında bir anlaşma yaparak, İngiltere'nin Mısır'ı işgalinden bir yıl önce Fransızlar, Tunus'tan İtalyanları kovmak bahanesiyle ülkeye asker çıkarıp işgal ettiler.

  Tunuslular, ülkelerini işgal eden Fransız kuvvetleri ile 7 yıl savaştılar. Fakat, sonunda imkanları elvermeyince Fransızlara karşı boyun eğip ülkenin sömürge olmasını mecburen kabullendiler. Böylece Tunus, 1881 yılından itibaren Osmanlı İmparatorluğu'ndan ayrılmış oldu.

  Tunus'un bir müstemleke haline getirilmesine razı olmayan Tunus münevverleri, bağımsızlıklarına kavuşmak için 1907 yılında Genç Tunuslular Fırkasını kurdular. Birinci Dünya Savaşı'nda ortaya atılan, ''Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı'' prensibi Tunuslulara ümit verdi. Ve hemen 1920 yılında Düstur partisini kurdular. Bu parti, Tunus için arzu edildiği şekilde çalışamadığından ve çalışmadığından, 1930 yılında daha dinamik ve enerjik hareket edilmesini isteyen gençler, yavaş yavaş partiden ayrılarak, 1934 yılında Yeni Düstur Partisi'ni kurdular. Bu partinin başına da genç, kültürlü ve enerjik bir zat olan Habib Burgiba'yı getirdiler.

  Yeni Düstur Partisi'nin lideri Habib Burgiba, hemen Tunus'taki aşiretler arasında dolaşarak vatan ve millet şuurunun uyanmasına çalıştı. Onun bu hareketini beğenmeyen Fransızlar, aynı yıl içinde, yani 1934 yılında Habib Burgiba'yı yakalayıp sürgüne gönderdiler.

  İkinci Dünya Savaşı esnasında Almanlar, 1942 yılında Habib Burgiba ve arkadaşlarını serbest bırakarak, Tunus'a dönmesini sağladılar. Savaşın sonlarına doğru Burgiba, Tunus'tann kaçarak Arap ülkelerine gitti. Her Arap ülkesinden Tunus için yardım istedi. Nihayet, 1949 yılında tekrar Tunus'a döndüğü zaman birçok ülkelerin desteğini kazanmış durumda idi. Bu desteğin gittikçe genişlemesini temin etmek için Habib Burgiba, 1951 yılında Karaçi İslam Kongresi'ne bir heyetle birlikte gitti. Dönüşünde Fransa'yı, hürriyet ve istiklal için ikna etmek üzere bir kabine kurdu. Fakat 1952 yılında tekrar Fransızlar tarafından tevkif edildi.

  Bu ise, istiklallerine kavuşmanın çok yakın olduğunu ümit eden Tunusluların Tunus'ta karşıklıklar çıkarmasına ve Fransızlarla çete savaşlarını yapmalarına sebep oldu. Bu durum karşısında aciz kalan Fransa, 1956 yılında Tunus'a istiklalini vereceğini vaadetti. Bu husustaki anlaşma 1955 yılında imzalandı. Habib Burgiba, tekrar vatanına geri döndü. 1956 yılında Fransa, Tunus'un bağımsızlığını tanıdı. Ve 1957 yılında son Tunus beyi Muhammed Emin tahttan indirilerek, Tunus'ta cumhuriyet ilan edildi. Yapılan seçimlerde Habib Burgiba, ilk Tunus Cumhurbaşkanı oldu.

0 yorum: